Paylaş |
|
Tweet |
Akciğer uru tanısında unutulmaması gereken temel nokta hastalık bulgularının yavaş ortaya çıktığı, suskun kaldığı ve bu hastalığa özgü olmadığıdır. Zira doktoru zamanında uyararak bir an evvel tanıya erişmesini sağlayacak laboratuvar tahlillerine yönelten gene bu bulgulardır. Öksürük, hafif kanlı balgam, eforsuzluk, sızılar ve kilo kaybı gibi bulgular doktoru kesinlikle işkillendir-mülkü, özellikle de erkek, orta yaşlı ve sigara içen hastalara dikkat edilmelidir.
Radyolojik Tahlil
Klinik bulguları bronş-akciğer kanseri şüphesi uyandıran olgularda Ön-arka ve yan düzlemde çekilen göğüs filmleri en çok müracaat etilen bütün yöntemidir; bu yöntemle tanıya dayanakçı çok bedelli bilgi edinilebilir. Akciğer filminin hastalık bulgularının ortaya çıkmasından yedi ay kadar evvel urla alakalı özellikleri gösterebileceği düşünülmektedir. Ama bu urların çoğunluğunun büyüklüğü 6 aydan kısa zamanda iki katına çıktığından senede iki kere hakimiyet emeliyle çekileri göğüs filmleri çoğu kere beceriksiz kalır. Akciğer filminin daha sık aralıklarla çekilmesi ise yalnız ekonomik değil, bedene hasarlı ışın alınması gibi meseleler de yaratır.
Bilgisayarlı tomografi BT
Son derece tesirli bir bütün yöntemi olmasına rağmen bilgisayarlı tomografi akciğer urlarının tespit etilmesinde standart bir yöntem olarak kabul edilmemektedir. Bilgisayarlı tomografi urun mesken yeri, akciğer çeperi boşluğunda akışkan bir araya gelmesi ve akciğerler arasındaki bölgede oluşan büyük kütleler mediyastin mevzusunda çok bedelli bilgiler verir. Ama en azından şimdilik, urun lenf bezlerine yayılıp yayılmadığını tanımlamada ananesel tanı yöntemleri kadar bereketli değildir. Karşılaştırmalı araştırmalar mediyastindeki lenf bezlerine yayılmış ur tanısında bilgisayarlı tomografinin yüzde 25 palavracı olumsuz ve yüzde 2 palavracı pozitif netice verdiğini göstermiştir.
67Galyum-sitrat ile akciğer sintigrafisi
İlk akciğer urlarının yüzde 80-90 ında bu radyoaktif madde bir araya gelir, ön tanı emeliyle yapılan 67Galyum-sitrat ile sintigrafı şu noktalar gözönünde bulundurularak değerlendirilir.
Mediyastin ya da yan akciğer göbeğinin ilk urlarının takribî yüzde 90 ı lenf bezlerine de yayılır.
Buna karşılık ilk urun mediyastin ve akciğer göbeği etrafı dışında yerleştiği gidişatların yüzde 60-70 inde lenf bezlerinde yayılım yoktur.
Radyoaktif maddenin büyük oranda akciğer dışında yakalandığı ilk ur olgularında yüzde 90 ihtimalle uzak yayılım vardır.
Hücresel sitolojik tahlil
Kolay ve ekonomik bir tanı yöntemidir. Akciğer urlarının yüzde 70-90 ı bu yolla tespit etilir. Hücresel tahlil için misal muhtelif yollardan elde edilir. Balgam, emme aygıtıyla aspiratör dışarı çekilen bronş salgısı, bronkoskopi sırasında mukozadan kazıma yöntemiyle alınan misal, göğüs kafesine dışarıdan iğne ile girerek alınan misal ya da akciğer çeperi kalp çeperine iğne sokarak alınan misal araştırılır. Bu yöntemin tanı kıymeti muhtelif teknik ve yorumlamayla alakalı faktörlere bağlıdır. Yeterli sayıda 3-5 balgam misaline uygulandığında sitolojinin doğru tanıya eriştirme oranı yüzde 60-75 tir. Alınan misal bronş yıkantı suyuysa bu oran yüzde 45-50, bronşlardan bronkoskopi sırasında kazınarak alınan dokuysa yüzde 70-90 dır. Bu yöntemlerin negatif netice verdiği olgularda göğüse dışarıdan iğneyle girilerek alınan doku Misalleri araştırılır. Bu vaziyette hücresel analizin tanıya götürme oranı yüzde 80-90 dır. Hücresel tahlil
alınan misalin beceriksiz olması;
ur merkezindeki ölü dokudan misal alınmış olması;
ur etrafındaki irinli dokulardan misal alınmış olması vaziyetinde galibiyetsiz kalabilir. Akciğer çeperinin yakalandığı olgularda uru hücresel tahlille tespit etme ihtimali yüzde 30-90 arasında değişir. Olguların yüzde 60 ında da operasyon evvelinde mikroskopik tanıya varılır. Tam bunlar dikkate alınırsa, hücresel analizin akciğer urlarının başlangıç ve daha ileri safhalarında tesirli bir bütün yöntemi olduğu ortaya çıkar.
Bronkoskopi
Bütün ve rehabilitasyon tasarılamasında ehemmiyetli rol oynar. Akciğer etraf dokusundaki minik urlarla akciğerler arasındaki bölgede yayılmış urlar dışında rastgele bir akciğer urundan işkillenildiği tam olgulara bronkoskopi uygulanmalıdır. Hücresel analizin ura işaret ettiği, ama göğüs filminde urun görülmediği olgularda özellikle yararlıdır.
Bronkoskopiyle tümörün yayılımı mevzusunda da bilgi edinilir ve böylece cerrahi teşebbüs yönlendirilir.
Ananesel sert bronkoskopla bronşlardan emme ve devireme yoluyla alınan misallerde hücresel analizin tanıya götürme oram yüzde 70-90 dır.
Bronkoskopi sırasında urdan parça alınabilir biyopsi. Böylece urun doku yapısı ve hücre tipi tanımlanarak uygun rehabilitasyon programı tespit etilebilir. Operasyonla çıkanlabilen akciğer kanserlerinin takribî yüzde 30 unda biyopsi kansere işaret eder.
Ur akciğer göbeği dışı dokular gibi sert bronkoskopla ulaşılamayan yerlerdeyse fiber optik bronkoskop kullanılır. Fiber optik bronkoskopla etraf bronşlar gibi akciğer tepesinin ve yanlarının ince bronşları da araştırılabilir. Uzman ellerde fiber optik bronkoskop, biyopsi ya da kazıma yoluyla Misal alarak en minik bronşlardaki saklı lezyon-ları dahi ortaya çıkarabilir.
Mediyastinoskopi
Uzmanlar arasında münazaralara yol açan bir analizdir. Urun operasyon edilebilir olup olmadığını tanımlayacak bilgileri sağlar. Akciğer urlarının üçte birinin tanı anında akciğerler arası bölgeye yayılmış olduğu göz önüne alınırsa bronş-akciğer kanseri hastalarını bu yöntemle araştırmak bereketli görünmektedir. Soluk borusu yanlarındaki ya da akciğer göbeğindeki lenf bezlerinin yakalanmış olması, göğüs kafesinin kesilerek açılmasını torakotomi maniler. Alttaki gidişatlarda mediyastinoskopi yapılabileceği kabul edilmiştir:
Akciğer göbeğinde mediyastine yayıldığı saptanmış ya da tespit etilmemiş büyük ur kütlesinin bulunması.
Soluk borusu yanlarındaki lenf bezlerinde radyolojik yöntemle yayılım tespit etilmesi.