Paylaş |
|
Tweet |
İnsanoğlu doğumdan itibaren tatlıya düşkün bir canlıdır. Besinlerin içine tatlarını artıracak maddeler konulması ilk olarak eski Çin ve Yunan kültüründe gözlenmiş ve tatlandırıcı olarak bal kullanılmıştır.
İnsanoğlu doğumdan itibaren tatlıya düşkün bir canlıdır. Besinlerin içine tatlarını artıracak maddeler konulması ilk olarak eski Çin ve Yunan kültüründe gözlenmiş ve tatlandırıcı olarak bal kullanılmıştır. Daha sonraları bunun yerini beyaz şeker almıştır. 1879 senesinde birleşimlenen ilk tatlandırıcı olan sakarin saccharin ucuz bir ürün olmasından dolayı I. ve II. Dünya Savaşları sırasında yaygın kullanım alanı bulmuştur. Savaşlardan sonra insanlar beyaz şekere dönseler de 1970’lerden itibaren süratle artan şişmanlık tatlandırıcıları yine gündeme getirmiştir. Ucuz ve kalorisiz bir tatlandırıcı hem üreticinin hem de tüketicinin işine gelmiştir. Günümüzde light ürün sanayiinin hudut tanımazlığı ve kilolarıyla başı tasada olan insanlar her gün onlarca grama varan oranda tatlandırıcı kullanmaktadırlar. Bugün dünyada on kadar meşhur ve yaygın kullanıma sahip tatlandırıcı vardır; sakarinden başka acesulfame-K, aspartame, sucralose, cyclamate en çok bilinenleridir.
Tatlandırıcıların pek çoğu başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere değişik ülkelerde yarıyıl yarıyıl yasaklanmış, daha sonra hasarsız oldukları anlaşıldığı için satışı yeniden özgür bırakılmıştır. Ancak özellikle mesane kanseri yaptıklarına dair kuşkular hiçbir zaman bütün anlamı ile ortadan kalkmamıştır. Farklı ülke ve farklı araştırma grupları tarafından yapılan çalışmaların neticelerinin çelişkili çıkması özellikle Amerika Birleşik Devletlerinde devasa bir sektör olan ilaç firmalarının baskılarını akla getirmektedir. Aynı cins baskı cep telefonlarının kanser riskini artırıp artırmadığı konusunda da yaşanmış ve bilimsel bilgiler kirletilerek olay bir oldu bittiye getirilmiştir. Hali Hazırda bilimsel olarak cep telefonlarının kanser riskini artırıp artırmadığı açıkça belli değil ve/veya açıklanamamaktadır.
Son bilimsel verilere göre, tatlandırıcıların kanser riskini anlamlı şekilde artırdıklarını söylemek doğru değildir. Ancak tamamen masum olmadıkları da ayrı bir gerçektir. Bu sebeple orta yolu bulmak ve tüketimlerini mümkün olduğunca kısmak gerekir. Çünkü özellikle piyasaya yeni sürülen tatlandırıcıların uzun yarıyıl etkilerini gözlemlemek için senelere ihtiyaç vardır. Bugün gelişmiş ülkelerde üretilen pasta tatlı cinsi besinlerin yaklaşık %80i bu tip suni tatlandırıcılarla yapılmaktadır. Ülkemizde bu oran daha düşük olmakla birlikte, tatlandırıcıların ucuzlaması sürdükçe alanını genişleteceğini öngörmek güç olmayacaktır.
Çaylarında tatlandırıcı kullanımını alışkanlık haline getiren insanlar kullandıkları tatlandırıcı miktarını her hafta çeyrek azaltarak bir iki ay içerisinde damak tatlarını şekersiz çaya kolaylıkla alıştırabilirler. Ve görülecektir ki şekersiz çay, şekerli veya tatlandırıcılı çaya göre çok daha farklı ve lezzetli bir içecektir. Afiyet olsun…