Paylaş |
|
Tweet |
Fazla Kilonun Bir Mahzuru daha Ortaya Çıktı
Çoğunlukla mide yanması şikayetiyle ortaya çıkan reflü, kilolu ve hareketsiz yaşam stiline sahip olanlar ile Batı stili beslenenlerde daha sık görülüyor. Yaşam niteliğini büyük miktarda düşüren hastalık, rehabilitasyon edilmezse yemek borusunu kansere yatkın hale getiriyor.
Mide içeriğinin yemek borusuna kaçması olarak tarif edilen reflünün günlük toplam süresi 24 saatin %4lük zamanını aşmazsa, bu vaziyet fizyolojik olarak görülüyor. Ancak, mide içeriğinin bu zamandan daha uzun zaman yemek borusunda kalması halinde fizyolojik reflüden çıkıp, hastalık haline dönüşmüş olarak kabul ediliyor ve şikayetlere yol açma ihtimali çoğalıyor.
Sigara, çikolata, kahve, soğan, sarımsak, baharat, turşu gibi ekşi ve asitli besin ve meşrubatlar, fazla yağlı kızartmalar, salçalı yemekler, et suyu ve poğaçalar, yemek borusundaki kapakçığı rahatlatan besinler arasında. Gastroentereloji Uzmanı Doç. Dr. Murat Gürsoy, Batı tipi beslenme çoğaldıkça, kilolar da çoğalıyor. Bu da reflünün görülme sıklığını yükseltiyor diyor ve ilave ediyor: Tükürük salgısı az olan bireylerin yemek boruları bütün olarak arınılamadığı için de daha fazla reflü şikayeti yaşanıyor.
Mide yanması, kaynama, ağıza kadar mide içeriğinin gelmesi ve ekşime gibi belirtilerle ortaya çıkan hastalık, rehabilitasyon edilmezse yemek borusunda kansere yatkınlığı artırıyor. Cemiyetin ehemmiyetli ölçüde bir kesiminin yaşamının bir yarıyılında reflüden yakındığını anlatan Murat Gürsoy, Reflüyü ortaya çıkaran sebeplerin bir kısmı iyi bilinmekle birlikte, bazen sebebini açıklayamadığımız olaylar da olabiliyor. Bu hastalığın, çok hafif formları olabileceği gibi, kanser öncülü gidişatları da içerebilen şiddetli formları da görülebiliyor. Hastalık geniş bir yelpazede kendini gösterebiliyor. Bu sebeple reflü hastalığını, yalnızca var – yok veya siyah – beyaz gibi net bir biçimde ayıramıyoruz, hastalığın gri tonları da oluyor diyor.
Endoskopi tanının olmazsa olmazı
Hastanın sağlık hikayesinin bilinmesi, hekime hastalıkla alakalı balaka veriyor. Ayrıca endoskopi de tanı yöntemlerinden bkocaman olarak kullanılıyor. Endoskopide, ucunda kamera bulunan plastik bir hortumla hastanın ağzından giriliyor. Bu hortumun ucundaki kamera sayesinde hastanın yemek borusu, midesi ve 12 parmak barsağı görüntüleniyor. Hekim, bu uzuvları doğrudan görebildiği için tahrişi ve tahrişin derecesini daha iyi değerlendirebiliyor. Ayrıca bu yöntemle biyopsi de yapılabiliyor. Özellikle hastalığın uzun sürdüğü gidişatlarda bazı doku farklılıkları ve kansere yatkınlığı artıran karmaşıklıklar ortaya çıkıyor. Endoskopi tanı koymanın yanı gizeme, reflünün hasta için bir tehdit yaratıp yaratmadığı ve nasıl bir rehabilitasyon yöntemi izlenmesi gerektiği mevzularında da ehemmiyetli balakalar veriyor. Bu sebeple endoskopi, reflü hastalığının tanısında olmazsa olmaz yöntemlerden bkocaman olarak görülüyor.
Bireyin hastalık derecesi saptanabiliyor
Endoskopi neticeyi olumsuz olsa bile bireyde reflü olabileceğini belirten Doç. Dr. Murat Gürsoy, şöyle devam ediyor: Bu surattan reflünün şiddetini tespit etmek için kullanılan başka yöntemler de bulunuyor. Bunlardan bkocaman Basıölçer. Yemek borusu ile ucundaki kapağın basıncını ölçen Basıölçer, aynı zamanda kapağın gevşekliğinin derecesini tespit etmede de tesirli oluyor. Reflü derecesinin ölçümünde kullanılabilen öteki bir yöntem de 24 saatlik PH metre monitorizasyonudur. PH metre denilen bir aletle, yemek borusuna kaçan asit, 24 saat boyunca monitörize edilerek bir kayıt makinesine aktarılıyor. Böylece günün hangi saat ve etkinliği reflüye neden oluyor, ne kadar sürüyor gibi suallere oldukça iyi cevaplar verilebiliyor. Ölçüm sırasında belgelenen altı değişken bir araya getirilerek bu yöntemi geliştiren cerrahın ismiyle anılan DeMeester kıymetleri veriliyor. Midedeki asidin ne kadarının yemek borusuna kaçtığı ve asidin ne kadar zaman orada kaldığı ölçülüyor. Böylece bireyin hastalık derecesinde reflüsü olup olmadığı tespit etiliyor.