Paylaş |
|
Tweet |
Muhtelif ur tipleri arasında en geniş yayılım minik hücreli akciğer kanserinde mikrositom görülür. Mikrositom olgularında yapılan otopsilerin yüzde 99’unda yayılım tespit etilmiştir. Bunun ardından sırasıyla büyük hücreli karsinom, adenokarsinom ve iğne hücreli karsinom kazanç. Bronşçuk-hava keseciği bronşiyol-alveol urları daha çok akciğer göbeğine dağılır. Bu olguların yüzde 10 unda ur lenf bezleri, karaciğer ve kemiklere de atlar. Bronş-akciğer urlarının yerinde gelişmesi ve uzak uzuvlara dağılabilmesi bir dizi ehemmiyetli karmaşıklığa yol açar.
Bölgede çok rakamda damar bulunması;Akciğer lenf ağının geniş olması;Urun süratli büyüyen tip olması mikrositom sınan minik hücreli akciğer kanseri gibi;Göğsün aralıksız hareket ederek dağılmayı basitleştirmesi. Ur lenf dolaşımı yoluyla göğüs boşluğu ve soluk borusu yanlarındaki lenf bezlerine dağılır. Aynı yolla diyaframı aşarak yemek borusu, aort ve böbrek etrafındaki lenf bezlerine de dağılabilir. Tek taraflı akciğer urları genellikle aynı yandaki böbreküstü bezine de atlar. Otopsi sonuçlan bu urların uzaklık ayrımı olmaksızın geniş bir alana dağıldığını göstermektedir. Yayılımdan etkilenen başlıca uzuvlar beyin yüzde 45, karaciğer yüzde 45, böbrek üstü bezleri yüzde 35, kemikler yüzde 30, böbrek yüzde 25, pankreas surat da 10, dalak yüzde 10, tiroit ve tendir yüzde 3.
Muhtelif ur tipleri arasında en geniş yayılım minik hücreli akciğer kanserinde mikrositom görülür. Mikrositom olgularında yapılan otopsilerin yüzde 99’unda yayılım tespit etilmiştir. Bunun ardından sırasıyla büyük hücreli karsinom, adenokarsinom ve iğne hücreli karsinom kazanç. Bronşçuk-hava keseciği bronşiyol-alveol urları daha çok akciğer göbeğine dağılır. Bu olguların yüzde 10 unda ur lenf bezleri, karaciğer ve kemiklere de atlar. Bronş-akciğer urlarının yerinde gelişmesi ve uzak uzuvlara dağılabilmesi bir dizi ehemmiyetli karmaşıklığa yol açar.
Akciğer tepesinde yerleşen en tipik urdur. Ur aynı zamanda göğüs duvarındaki yapılarda, başka bir deyişle akciğer çeperinde, üzerindeki yumuşak dokularda, altındaki iskelet ve kemiklerde de büyür. Yıpranma ve baskı yapması sebebiyle bir dizi tipik bulguya yol açar. Kürekkemiği ile omuz başı arasındaki bölgede, köprücükkemiğinin üstünde, boyunda ve aynı taraftaki kolda gitgide şiddetlenen İnatçı sızılar ortaya çıkar. Eş bulgular urun köprücükkemiği üstü ve boyun alt yanındaki lenf bezlerine dağılması gidişatında da görülür.
Bronş-akciğer kanseri bedenin bir hayli yerine dağılabilir. Yayılımdan en çok göğüs boşluğundaki ve köprücükkemiği üzerindeki lenf düğümleri etkilenir. Böylece kansere bağlı lenf daman cerahati karsinomatöz lenfanjit büyüyebilir. Urun karaciğer ve kemiklere dağıldığı gidişatlara da tesadüfülür. En çok minik hücreli kanser cinsinde görülen beyin metastazları bazen urun ilk bulgularını oluşturur. Akciğer uru rehabilitasyonu gören hastanın genel gidişatının birden bozulması, konuşma bozuklukları, felç gibi bulguların ortaya çıkması urun beyne atladığının en sarih işaretidir.
Akciğer urunun ilk bulguları vermeden büyüdüğü vaziyetlerde bu büyümeye ur dışı belirti eşlik edebilir. Asap, iç salgı ve metabolizma sistemlerini ilgilendiren muayenehane bulgularla ortaya çıkan bu belirti ur tanışma dayanakçı olduğu için çok önemlidir.
Bronş-akciğer kanseri akciğerler arasındaki bölgeyi kaplayarak üst anatoplar-damarın sıkışmasına ya da tıkanmasına neden olur. Bunun neticesinde tipik bir hastalık tablosu ortaya çıkar:
Boyun, kollar ve yüzde morarma ve ödem görülür.Kollarda toplardamar tansiyonu yükselir.Göğüs kafesinin ön suratında yüzeysel toplardamarlar genişler.iltihaplı komplikasyonlar
Bronş tıkanıklığına bağlı zatürree sık görülen bir karmaşıklıktır. Akciğer çıbanı da tıkanıklık ötesinde büyüyen enfeksiyonlara ya da ur çıkarıldıktan sonraki doku vefatına bağlı olarak ortaya çıkar.
Genellikle urun doğrudan akciğer çeperinde büyüdüğü olgularda görülür. Çeper boşluğunda biriken akışkan çoğunlukla kanlıdır ve içinde makûs mizaçlı hücreler bulunur. Yinelenen analizlerle makûs mizaçlı hücre kapsadığı tespit etilmeyen, ama çok uzun süren akışkan bir araya gelmesi de çoğu kere bronş-akciğer uru bulgusudur.
Urun kalp dış zanna doğrudan yerleşmesi ya da akciğerler arası bölgedeki lenf düğümlerine dağılarak dolaylı yoldan buraya erişmesi neticesinde büyür.
Urun akciğer göbeği lenf düğümlerine dağılması neticesinde diyafram asabı felce uğrar.
Rehabilitasyon edilmeyen bronş-akciğer kanseri çok süratli ilerler. Kanser cinsine göre vasati yaşam temennisi 6 ile 13 hafta arasında değişir. Bu vakit değişikleşmemiş hücreli karsinomlarda en kısa, adenokarsinom ve yassı hücreli karsinomlarda azıcık daha uzundur. Hastalığın gidişini tanımlayan muhtelif etmenler vardır. Ama günümüzdeki rehabilitasyon imkânlarıyla akciğer urunun gidişinde ehemmiyetli bir iyileşme sağlanamamaktadır. Son on sene içinde de hastalığın gidişiyle alakalı temenniler değişmemiştir. Bununla beraber araştırmalar sürdürülmekte ve rehabilitasyon usullerinin bulunmasına çalışılmaktadır. Bronş-akciğer kanserinde erken tanı ve rehabilitasyon güçtür. Bu sebeple vefat oranının eksiltilmesi, hastalığın kanser yapıcı etrafsal faktörlerin ortadan kaldırılmasıyla Önlenmesine bağlıdır.