Paylaş |
|
Tweet |
Daha Öncekilerin kalkan bezi olarak da bildiği bu minik ama çok ehemmiyetli iç salgı bezi, gerçekten de kelebek biçimindeki bir kalkana eş ve çok minik işlev bozuklukları dahi çok ciddi rahatsızlıklara yol açabilmektedir
Daha Öncekilerin ‘kalkanbezi’ olarak da bildiği bu minik ama çok ehemmiyetli iç salgı bezi, gerçekten de kelebek biçimindeki bir kalkana eş ve çok minik işlev bozuklukları dahi çok ciddi rahatsızlıklara yol açabilmektedir
Sanki ufak bir fabrika kumpasında çalışan tiroid uzvunun salgıladığı hormonlar bedenimizin bir hayli hayati işlevinin tertip edilmesi ile alakalı görevler taşır. Bezin çok minik işlev bozuklukları neticesinde dahi gezen kandaki tiroid hormonlarının değişen seviyesine bağlı olarak bedenin genel kumpasında büyük problemler ortaya çıkabilmektedir bkz. Tablo. Misalin, özellikle yaşlı insanlarda bezin hafif hiperfonksiyonu dahi kalp ritminde bozulmaya yol açabilmektedir.
Görülen en yaygın tiroid işlev bozukluğu iyot beceriksizliğine bağlı guatrdır. Guatr, tiroid bezinin gelişmesiyle izleyen hastalıkların genel ismidir. Tiroid bezi hormon üretebilmek için iyot elementine gereksinim dinlemektedir. İyot yetersiz olarak alındığında tiroid bezi yeterli hormon üretebilmek için daha çok çalışmaya başlar, bu da bezin giderek gelişmesine neden olur. Daha ender olarak, iyot yetersiz söz mevzusu olmadığı halde, tiroid bezinin değişik sebeplerle fazla çalıştığı vaziyetlerde de guatr yaradılışı görülebilmektedir; kalıtsal etmenler, enfeksiyon hastalıkları ya da bazı ilaçların yan tesirleri ilk akla gelen nedenler olarak sayılabilir.
Gelişen tiroid bezinde sıklıkla karşımıza çıkan bir hadise de nodül yaradılışıdır. Bunlardan fazla hormon yapımı ile karakterize olanlara sıcak nodül, bütün aksine faal olmayanlara ise soğuk nodül ismi verilmektedir. Soğuk nodüllü guatr hadiselerinde 1/6000 oranında makûs mizaçlı ura mutasyon görülebileceği bildirilmiştir. Sıcak nodüllerde kanserleşme oranı hemen hemen hiç yok denecek kadar enderdir. Bununla beraber guatr ya da nodül yaradılışı olmasa da tiroid bezinin az veya çok çalışması son derece rahatsız edici belirtilere yol açabilmektedir. Bu belirtiler doğrudan tiroid bezine özgün değil de çok yaygın tesirleri olan tiroid hormonlarının az ya da çok olmasına bağlı olarak ortaya çıkan ikincil vakalar olduğundan, çoğu kere ilk tetkik sırasında akla hemen tiroid bezi de gelmeyebilmektedir.
Hasta ilk kere hekim karşısına geldiğinde bez bazen o kadar gelişmiştir ki dışarıdan gözle bile fark edilebilir. Gözle görülemeyecek derecedeki gelişmeleri ise hekim bezin yerleştiği boğaz bölgesinin elle tetkiki yoluyla rahatlıkla tespit edebilmektedir. T3 ve T4 olarak öğrenilen tiroid bezi hormonlarının salgısı bir üst basamakta hipofiz bezinden salgılanan TSH tiroid stimüle edici hormon tarafından hakimiyet altında yakalanır. Bu hormonun ise hiyerarşik olarak bir üst basamağında iç salgı bezinin merkezi uzvu sayılan hipotalamusun salgıladığı TRH TSH salgılatıcı hormon yer alır. Genel olarak tiroid bezi rahatsızlığının ne istikamette olduğu ve nedeni hakkında fikir sahibi olabilmek için kanda T3, T4 ve TSH seviyelerinin atamayı yeterli olmaktadır bkz. Biçim. Sıklıkla tiroid hastalıklarının bedenin bağışıklık sisteminin kendi hücrelerini yabancı olarak tanıması ve bunlara savaş açması demek olan otoimmun bileşeni de vardır. Misalin, Basedow Graves hastalığı olarak öğrenilen hiperfonksiyon ve Hashimoto Tiroiditi olarak öğrenilen hipofonksiyon vaziyetleri bu tip rahatsızlıklardır. Dolayısıyla kan muayenelerinde çoğu kere bu biçimdeki otoimmun antikorların varlığı da incelenir.
Teşhis düzeyinde oldukça dayanakçı olan usullerden birisi de ultrasondur. Ses dalgalarının farklı yoğunluklardaki beden bölgelerinde değişik yayılımına sabreden bu tetkik usulü özellikle nodül yaradılışı hakkında daha net fikir verir. Bir öteki ileri muayene ise sintigrafidir. Bunun için hastaya evvel radyoaktif olarak işaretlenmiş iyot enjekte edilerek bunun tiroid bezindeki bir araya gelme derecesi görüntülenir. Ur kuşkusu var ise biyopsi misali almak ve bu doku misalini mikroskobik olarak araştırmak ise kaçınılmaz bir muayenedir.
Rehabilitasyon ise bez işlevinin hangi istikamette farklılığa uğradığına göre değişik olarak tertip edilmek vaziyetindedir. Eğer bez düşük etkinlikte çalışıyorsa, başka bir deyişle kanda gezen tiroid hormonları az ise hap biçiminde tiroid hormonu verilerek hastayı gevşetmek genellikle basittir yerine koyma rehabilitasyonu. Bezin fazla işlevlerinde ise antitiroid ilaçlar olarak öğrenilen ve bezdeki hormon yapımını farklı basamaklarda sekteye uğratan maddeler verilmek zorundadır. Her vaziyette hastanın hormon seviyeleri kumpaslı olarak takip edilmeye devam edilmelidir. Bazen antitiroid maddelerle hiperfonksiyonu hakimiyet etmek muhtemel olmayabilmekte ya da ilk hakimiyetten sonra hastalık nüks edebilmektedir. Bu vaziyette gündeme radyoaktif iyot rehabilitasyonu kazanç ki hastanın takribî 1 hafta sağlık kurumunda uyumasını gerektiren bu vaziyette verilen radyoaktif ilaç ile tiroid bezinin bir kısmının zararlanması sağlanır. Bazen guatr sebebiyle solunum ve/veya yutma güçlükleri bile görülebilmektedir. Hastanın yaşam konforunun bozulması anlamına gelen bu vaziyette cerrahi teşebbüs ile bezin küçültülmesi hatta bazen tamamen çıkarılması söz mevzusu hale kazanç. Eğer bez tamamen çıkarılmışsa hasta yaşamının geri kalan kısmında yeniden tiroid hormonu hapları alarak yaşamak zorunda kalacaktır.
İyot bedenimizde yalnızca eser seviyelerde yer alması gereken ehemmiyetli elementlerdendir. Dolayısıyla hormonlarını balanslı olarak üretebilmek için bezin lüzum dinlediği iyot da çok minik ölçülerden ibarettir. Tiroid bezi işlev bozukluklarının daha sık olarak hipofonksiyon olmasından dolayı piyasada iyotlu tuz olarak satılan ve içeriğindeki sodyum klorürün NaCl 1/1000 oranında sodyum iyodür ile yer değiştirdiği tuzların tüketimi genel olarak öneri edilen ve yeterli bir tedbirdir. Deniz tuzu ve deniz mahsulleri de zengin birer iyot kaynağıdır. Hipertiroidi hastaları ise bütün aksine bu tip tuzların tüketiminden sakınılmalıdır.
Tiroid bezinin T3 ve T4 hormonu salgısı hipofizin salgıladığı TSH, bu ise hipotalamus kaynaklı TRH hakimiyetindedir. Salgılatılan hormonlar geriye dönük olarak kendilerini salgılatan hormonların kan seviyesini de hakimiyet edebilmektedir. Başka Bir Deyişle söz gelimi kanda T3 ve T4 seviyeleri belirli bir orana eriştiğinde otomatik olarak TSH salgısı baskılanmaktadır.
Öğrenilen bu mekanizmadan yola çıkarak, kanda yapılan T3, T4 ve TSH incelemeyi hastalığın ilk olarak tiroid bezinden mi yoksa ikincil olarak değişik bir sebepten mi kaynaklandığı hakkında fikir vermeye yeterlidir. Misalin, T3 ve T4 ile beraber TSH da yüksekse ya da her üçü de düşükse sualin doğrudan tiroid bezinden değil en az bir seviye yukarıyadan kaynaklandığı söylenebilir.
Doğrudan tiroid bezi orijinli vaziyetlerde T3 ve T4şöhret TSH üzerindeki geriye dönük hakimiyetinden dolayı tersine dönmüş bir kan tablosu görülür. Başka Bir Deyişle fazla T3 ve T4 seviyeleri ile beraber baskılanmış TSH, ya da iyice eksilmiş T3 ve T4 seviyelerinin yanında fazla çoğalmış TSH sualin ilk olarak tiroid bezinden kaynaklandığını gösterir. Bu gidişat TSHın bez üzerindeki tertip edici işlevinin geri tasarıya düşmüş olmasından kaynaklanır.
Tablo. Tiroid bezi hipo- ve hiperfonksiyonunun muhtelif beden işlevlerine tesiri