Paylaş |
|
Tweet |
Sağlıklı şahıs geçimlidir.
Sağlıklı şahıs geçimlidir. Düşünme eforu yerindedir. Üstesinden gelebileceği işlerin farkındadır. İnsanlara karşı tutumları pozitiftir. Balanssız hareketlerde bulunmaz. Miktarlı davranır. Duygusal hayatı balanslıdır. Cemiyetteki yerini, mesullüklerini ve hayatın bedelini bilir. Mutluluğunu birilerini paylaşmasını öğrenir. Bunun gibi bir sürü şey sayabiliriz.
Sağlık, bireyin her zaman kendini iyi sezmesidir. Sağlıklı bir kimse her türlü meselelerini rahatlıkla ve hakikatçi bir gözle halletmeye çalışır.
Normal bir insanında meseleleri olabilir. Zira onunda muhtelif meseleleri, gereksinimleri vardır. Bu lüzumların giderilmemesi, heveslerin doyurulmaması gerilimlere ve yeislere neden olur. Beğendiğiniz insan sizi sevmeye bilir ve sizin sevginize karşılık vermeye bilir. Bundan dolayı insanın üzülmesine neden olur. Böyle bir vaziyette emelimize erişemeyiz. Zira tüm isteğimize karşın olmamış ve maniler çıkmıştır. İşte, bir emelin asıllaşması için ferdin yöneldiği güzergahta bir maninin bulunması sebebiyle gerilimin giderilmeyip boşalıp ve doyumun olmaması gidişatına yasaklama denir. Şayet bu gidişat devam ederse bireyde düş kırıklığına yol açar. Düş kırıklığına uğrayan bireyde isteğini bırakır. Yasaklama doğuran faktörler iki grupta toplanabilir.
Dıştan gelen faktörler, natürel ya da sosyal etrafta bulunan yasaklayıcı etmenlerdir. Yoğun kar yağışı, savaş gibi.İçten gelen faktörler ise, ferdin kendi içinde bulunan fiziksel ya da ruhsal etmenlerdir.
Ruhsal faktörler oldukça ehemmiyetli gerginlik oluşturabilir. Bunlardan en ehemmiyetlisi çatışmadır. Çatışma bir organizmanın iki değişik istek, duygu, düşünce ve ihtimal karşısında kaldığında bunlardan birini seçememesi durumudur.
Bazen şahıs iki şeyden birini seçmek ya da istemediği bir şeyi yapmak zorunda kalır. Sonunda şahıs tereddütlüğe düşer. Tereddütlüğe neden olan çatışmalar üç biçimde görülür.
Yanaşma-yanaşma çatışması: Bu vaziyette her iki emelde pozitiftir: ancak ikisini aynı anda asıllaştırmak imkânsızdır. Bu cins çatışmalara günlük yaşamda çok tesadüfülür. Misalin; bir lisede okuyan bir şahıs başka bir lisede okuması olanaksızdır. Her ikisini birden yapamaz. Şahıs bu cins çatışmalar içindedir. Şayet şahıs tereddütlüğe düştükçe gerilime yol açar.Yanaşma-sakınma: Burada biri yanaşmak, ötekiyi uzaklaşmak istediğimiz iki vaziyetin yarattığı çatışma söz mevzusudur. Misalin, hem üşümüş, hem de denize girmek isteyen bireyin vaziyeti gibi. Denize girmenin vereceği zevk ve hastalığının daha da çoğalması ihtimali arasında seçme yapma durumundadır.Sakınma-sakınma çatışması: Burada bireyin bir çok nesne arasında tercih yapmakla karşı karşıyadır. Operasyon olması gereken bir bireyin ancak operasyondan korkmazsı gibi bir şey. Başka Bir Deyişle ikisi arasında tercih yapması gerekiyor.Vefatlardan vefat sev ve yukarıya tükürsen bıyık, alt tükürsen sakal gibi bir çok tabir bu gibi vaziyetleri en iyi biçimde açıklar.
İnsanlar için yasaklama ve çatışmalardan kurtulmak imkânsızdır. Bireyleri bu gidişatlar karşısında gösterdiği tutumlar şahıstan şahsa değişir. İnsanlar bu gidişatlar karşısında devrilir ya da direnme eforu fazladır. Bazı insanlarda düş kırıklığı müsamahası vardır. Bu gidişat karşısında ezilmez ve çökmezse o kimsede düş kırıklığı müsamahası vardır.
Engellerin giderilmemesi ve çatışmaları ortadan kaldırılmaması insanı sıkıntılı, mutsuz kılar. Bunun için muhtelif mekanizmalardan faydalanır. Dengeleme bunlardan birisidir.
Bir canlının yaşamını kumpaslı bir biçimde sürdürebilmesi için, meselelerini çözme ve muvaffak olma eforuna bağlıdır. Bireyin bu gidişat karşısında kumpaslı çalışması gerekiyor. Meselelerinin çözülmüş ve kendine güveni olması gerekir. Şayet organizma canlılığını bu biçimde sürdüremezse yaşayamaz can verir. Organizmanın içinde bulunduğu uyumlu vaziyetini kendi etmenliği ile korkmasına bir başka dokunuşla, kararlı bir iç etraf sağlayabilme eforuna dengeleme denir.
Bildiğiniz gibi organizmanın dış etraftan gelen tesirlere karşı tepkilerde bulunur; varlığını sürdürmek için yer ve kapsa. Şayet dış tesir organizmalardan birini yaralamış ise organizma, şipşak dokuları onarım sistemi harekete geçer. Görülüyor ki, vücudumuzda tertip edici dengeleyici bir ekip mekanizmalar vardır.
Bunların yanında bazı aktiflikler de fizyolojik, sosyal ve ruhsal dengelemeyi sağlarlar. Misalin yorulmuş bir şahıs oturmak için yer bulur. Şayet fert dengelemeyi sağlayamazsa hayata geçim sağlayamaz.
Yaşayan her canlı, kendini en uygun bir denge içinde yakalamaya çalışır. Şayet bu balansı bozacak etmen organizma tarafından risk olarak görülür.
Dış etraftan gelen etmenlere karşı ya kaçma ya da saldırma meylini gösterir. Ruh sıhhati alanında korunma denince bu cins korunmalar, başka bir deyişle dış risklere karşı olan korunmalar anlaşılmaz. Anlaşılması gereken yasaklama ve çatışmaya karşı kullanılan korunma mekanizmasıdır. Neticede benlik, iç çatışmalara, bunlardan kaynaklanan evhamlara, yasak güdülere ve dıştan gelen baskılara karşı kendini bir ekip usullerle savunuyor.
Bu ise fizyolojik ve sosyal dürtülerin neden olduğu gereksinim ve heveslerin, estetik ve sosyal alana kanalize edilerek doyurulmasını sağlayan bir mekanizmadır. Misalin çocuğu olmayan bir bayan, bir anaokulunda veya ana mektebinde misyon almakla, duygularını doyurma imkânı bulur. İnsanlar böyle gidişatlarda kendini tatmin edecek şeyler yaparlar. Bu gidişat öteki gidişatlar içinde geçerlidir. Fotoğraf yapmak ya da şiir yazmakla da sağlanabilir.
İnsanın üstün olmak ve hükmetmek hevesi muhtelif manilerle karşılaşır. Şayet bu manileri aşamazsa, ümitsizliğe düşer. Altlık duygusuna kapılabilir. O zaman şahıs bu vaziyetten kurtulmak için tam eforunu üstünlük sağlayabileceği bir alana yöneltir. Beden yapısı elvermediği için sporda kendisini göstermeyen bir talebenin sınıf birincisi olmak için uğraşması. Mevzu hakkında çok az bir bilgisi olan bir bireyin mevzu hakkında mübalağalı bir şekilde ve çok şey öğreniyormuş gibi davranması gibi…
Bir cins kendini teselli etme usulüdür. Acı ve endişelendirici bir sebebi, akla yatkın görünen ve kasvetten kurtaran bir sebebe sabrettirmedir. Misalin cemiyet içerisinde yapılmayacak bir tavırda bulunuyorsun bunu düzetmek yerine etrafımızdakilere bunun böyle doğru olduğunu ya da böyle yapmak zorundaydım gibi mazeretler buluruz. Terli olduğu halde soğuk içen birine bunu sıhhatine hasarlı olacağın anımsatırsa, şahıs bana bir şey olmaz ben aşinam hastalanmayacağını söyler. Bunun gibi bir çok misal verebiliriz.
Buna ise yaptığı bir şeyi başkasının üzerine atma mekanizmasıdır. Bu iki biçimde görülür. Birincisi, eksikliğin, zafersizliğin ya da cemiyetçe özümsenmeyen güzel karşılanmayan tavırların sebeplerin başkalarında veya başka şeylerde aranır. Bisikletten düşen çocuğun kusuru ya öteki taraftan gelen şahsa ya da fren yakalamıyordu diye söylemesi. Talebenin sözlüden cılız aldığı zaman hoca güç sordu diyerek hadiseyi başkalarının üzerine atması gibi.
Bunların yanında başka korunma mekanizmaları da var. Kendine yöneltme sinirlenen bir bireyin duvarları yumruklaması.Aynım sevdiği bir sanatçının tutumları ve muhtelif özelliklerini özümseme.Düş kurma Reelleştirilemeyen veya asıllaşması için yapılması gerekenleri düş yoluyla doyurulması gibi.
Fobi ve evham gibi gidişatların bilinçaltına atılması ve orada yakalanması. Şayet bu gidişat aralıksız devam ederse bireyde ruhsal bozukluk, doyumsuzluk, kasvet gibi bulgular ortaya çıkar.
Günlük hayatta kullanımı sırasında bereketsiz vaziyete gelmeyen tek mekanizma gururlandırmadır. Zira, meyil ve isteklerin faydalı hale gelmesi, cemiyetsel bir kalite kazanmasıdır.
Korunma mekanizmaları, yasaklama ve çatışmanın yol açtığı evham ve gerilimi geçici olarak gevşetir. Bir vakitliğine o düşünceden şahsı uzaklaştırır. Ancak meseleyi kesin olarak çözmez. Tümüyle ortadan kaldırmaz. Bu sebeple şahıs korunma mekanizmalara sığınacağı yerde meseleyi göğüslemelidir.