Paylaş |
|
Tweet |
Uyku Bozuklukları Cinsel Meselelere Yol Açıyor Cinsel Terapi Gerekebilir Uyku Bozuklukları Yaşam Niteliğini Düşürüyor Uyku Bozuklukları İçin Altın Gibi Nasihatler
Son aylarda cinsel gönülsüzlük, sertleşme bozukluğu ve orgazm olamama meseleleri yaşıyorsanız, tez hiddetleniyorsanız, sabah bitkin uyanıyor, stres, unutkanlık ve konsantrasyon bozukluğundan sıkça yakınıyorsanız altında uyuyan neden bir uyku bozukluğu olabilir. Cinsel işlev bozukluklarından bunalıma, trafik kazasından iş kazasına, hipertansiyondan çarpıntıya kadar bir hayli şikâyetin esasını oluşturan uyku bozuklukları hakkında; basın açıklamalarıyla ülkemizde gündem yaratan Cinsel Tıp Enstitüsü “Uyku Bozuklukları ve Cinsellik Anketi” ismiyle bir anket çalışması yaptı.
Cinsel gönülsüzlükten ereksiyon problemlerine, trafik kazalarından iş yaşamında galibiyetsizliğe kadar yaşamın pek çok alanını negatif etkileyen ve dissomniya ismi verilen uyku bozukluklarının her geçen gün yaygınlaştığını ve muhtelif tiplerinin olduğunu söyleyen Cinsel Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlk uykusuzluk insomnia, ilk hipersomnia fazla geçime, narkolepsi gündüz fazla uykulu olma, horlama, uyku-apne belirtiyi uykuda 10 saniye ve üstünde solunum durması, sirkadiyen ritm uyku bozukluğu istenilen ve reelde yatılan uyku yarıyılları arasındaki geçimsizlik, gecikmeli ve değişen vardiya tipi uykusuzluk, nokturnal myoklonusta bacakların hareketli olduğu sık uyanmalı ve dinlendirmeyen uyku, tedirgin bacak belirtiyi bacak hareketlerinin yatmaya mani olması ve kleine-levin belirtiyi genç erkek hastalarda birkaç hafta vakitle fazla geçime, yalnızca aralarda oburca yemek için uyanma, fazla cinsel aktiflik ve saldırganlık vaziyeti uyku bozukluklarının tipleridir.
Sağlıklı uykunun tanımının saat üzerinden yapılmasının yanlış olduğunu söyleyen Cinsel Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Zira bazı şahıslar için 5-6 saatlik uyku yeterli olurken, bazı şahıslar ise sıradanda 10-12 saat uyku yatarlar. Sağlıklı uyku aktif ve dinlendirici olan bir uykudur. Aktif yatan birey uyandığında kendini cinsel olarak tutkulu, zinde, formda ve yeni bir günü yaşamaya hazır sezer. Bu açıdan bakıldığında her gece vasati 8 saatlik 6 ila 9 saat arasında bir uyku sıradan hudutlarda kabul edilmektedir” dedi.
Uyku bozukluklarının cinsel meselelere neden olduğunu söyleyen Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Uykusuzluk, horlama ve uyku apne belirtiyi ismi verdiğimiz uykuda soluk almanın kısa aralıklarla durması vaziyetlerinde; başta cinsel gönülsüzlük, sertleşme bozukluğu, orgazm olamama olmak üzere cinsel işlev bozukluklarına sık tesadüfülmekte ve cinsel ilişkide galibiyeti negatif etkilemektedir. Ancak yumurta tavuk hikâyesinde olduğu gibi, cinsel meselelerin de kafaya takılması şahısta uykusuzluğa yol açabilir. Zira cinsel meselelerle beraber var olan uykusuzluk, bu meselelerin çözümüne müteveccih bir refleks mekanizmasıdır. Birey kafasına takmadığını düşünse dahi cinsel meseleler, gün içinde farkında olunmadan zihni meşgul eder ve bu uğraşı uykudan hemen evvelki zamanda daha da gelişir, meseleler su suratına çıkar ve uykuyu negatif tesirler” dedi.
Uykusuzluk, horlama ve uyku apne belirtiyi olanlarda kandaki oksijen seviyesinin düştüğünü iddia eden Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Kandaki oksijen seviyesinin düşmesi gün içinde halsizlik, konsantrasyon bozukluğu ve bitkinlik yaptığı gibi, cinsel işlevlerin de yeterince yerine getirilememesine neden olmaktadır. Enstitü olarak yaptığımız araştırmalar ve anket çalışmaları; uykusuzluk, horlama ve uyku apne belirtiyi olanlarda dolaşımdaki testosteron ölçüsünün eksilmesiyle ve stres hormonlarından kortizol salınımının çoğalmasıyla ilişkili olarak cinsel meselelerin alana gelebileceğini ortaya koymuştur. Aşinayı gibi testosteron hem erkeklerde ve hem de bayanlarda cinsel istekten mesul olan bir hormondur ve kandaki seviyeyi başka uykusuzluk, stres, anksiyete, bunalım, evlilik meseleleri, iç çatışmalar gibi duygu gidişattaki farklılıklardan etkilenir. Başka Bir Deyişle cinsel eforun en büyük düşmanlarından biri kumpassız uykudur” dedi.
Uykusuzluk, horlama ve uyku apne belirtisinin erkekleri bayanlara göre cinsel fonsiyonlar açısından daha fazla etkilediğini ifade eden Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Sertleşme problemi genellikle cinsel ilişkiyi imkânsız ve doyumsuz kıldığı ve erkeklerin cinsel ilişkiye etkin olarak katılımları beklendiği için, erkekler bayanlara göre daha fazla doktora müracaat etme ve destek arayışına girme meylindedirler. Ayrıca erkeklerin bayanlara göre daha fazla vardiyalı çalışmaları da uyku kumpaslarını bozan bir etmen olarak karşımıza çıkmaktadır” ” dedi.
Sıradanda uyku ya da cingözlükte soluk alıp verirken dinlenebilir bir ses olmadığını söyleyen Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Ancak bazı insanlarda, horlama ismini verdiğimiz, uyku sırasında oldukça hengameli soluk alıp verme söz mevzusudur. Horlama yeni doğan bebekten ileri yaştaki insana dek herkeste olabilir. Ayrıca fazla bitkinken, içki ve sigaranın çok kullanıldığı günün gecesinde üst hava yolunda daralma çoğalacağından, sağlıklı insanda da geçici horlama olabilir. Ancak şahsı ve yakınlarını rahatsız eden, haftanın yarısından aşırısında, gecenin ehemmiyetli bir kısmında olan horlama sıradan değildir ve rehabilitasyon edilmelidir. Kilolu insanlarda, çenesi ufak ya da geride olanlarda, geniz eti ve bademcikleri büyük olanlarda üst hava yolunun genişliği az olduğundan horlamaya daha sık tesadüfülür. Horlama sırt üstü uyurken daha fazla olur. Uyku apne belirtiyi ismi verilen uykuda soluk durması; horlayan insanlarda ve özellikle erkeklerde sıklıkla beraber görülür. Horlama, uykuda soluk durmasının başkaları tarafından gözlemlenmesi, cinsel işlev bozuklukları, uykudan boğulma hissi ile uyanma, gündüz uykululuk hali, dinlendirici uyku yatamama, horlama ve uyku apne belirtisini düşündüren şikâyetlerdir” dedi.
Yaş ilerledikçe uyku bozuklukları, horlama ve uyku apne belirtisinin daha fazla ortaya çıktığını iddia eden Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “İlerleyen yaşla beraber insanlar daha öncekine oranla hareketsizleşiyor, daha az yoruluyor, çocukların evden parçalamasıyla yalnızlaşıyor ve senelerin negatif birikimlerinden dolayı uyku saatleri kaymaya başlıyor. Yaşla beraber, başta şeker hastalığı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve kullanılan ilaçlardan dolayı cinsel işlevlerde eksilme oluyor. Bu ikisi birleştiğinde ilerleyen yaşla beraber uykusuzluk ve birliktesi cinsel işlevlerde bozulmalar daha sık görülüyor. Ayrıca ihtiyarladıkça daha fazla görülmeye başlayan fazla geçime meyli de cinsel işlevlerde indirekt olarak bozulmalara yol açabilir. Zira fazla yatınca beden stres hormonu olan kortizolu çok fazla salgılar. Kortizol salgısı çoğalınca da kilo çoğalışı olur, beden enezleşir ve hareketler güçleşir. Bu da başta fiziksel ve zekâsal işlevler olmak üzere cinsel işlevleri de negatif güzergahta tesirler” dedi.
Kişinin içinde bulunduğu kabahatlilik, gerginlik ve evham gibi yaşantıların uykunun başlangıcında beklenen gevşemeye mani olduğunu söyleyen Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Yaptığımız anket çalışmasında ve araştırmalarımızda, uykusuzluğu olan insanların cinsel işlevlerinde, günlük yaşamlarında ve genel sağlık alanlarında daha çok meseleleri olduğunu gördük. Giderek yaşam niteliklerinin düştüğünü ve daha çok destek aramaya yöneldiklerini gözlemledik. Başka Bir Deyişle Türk toplumunun takribî %80’i yaşamının bir yarıyılında uyku bozukluğu problemiyle karşılaşmış, %40’ı haftanın birkaç gecesi istediği gibi yatamamış, %80’ı uyku bozuklukları sonrası cinsel işlevlerinde bozulmalar yaşamış, %50 i ise horluyor ve %80’i horlamayı bayağı bir vaziyet kabul ediyor” dedi.
Uyku bozuklukları sebebiyle alana gelen cinsel meselelerin kader olmadığının altını çizen Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; uyku bozukluklarıyla beraber cinsel mesele yaşayanlara muhtelif tekliflerde bulundu: “Uykunuzu kumpaslı bir biçimde almaya çalışın. Elinizden geldiğince aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmaya çalışın. Uyumadan bir vakit evvel banyo yapın. Ilık bir banyo veya ılık bir süt uykuya dalmanızı basitleştirebilir. Uyuma zamanına yakın ağır yemek yemeyin. Beslenme saatleriniz kumpaslı olsun, aç uyumaktansa hafif bir şeyler yiyerek yatın. Kahve, çay, kola uykuya dalışı güçleştirdiğinden, içki ise uykuya dalışı basitleştirmesine rağmen niteliğini bozup sabah bitkinliğine neden olduğundan kullanmayın. Akşamları ev içi veya dışında sosyal etkinliklere katılın ancak uyku saatinden evvel gerilim yaratabilecek diyaloglardan kaçının. Yatak odasında kitap okumayın, TV izlemeyin, yemek yemeyin, yalnızca dinlendirici müzik dinleyin, yatın, sevişin ve cinsel ilişkiye girerek hafifleyin. Civarın ısısı, hengame olup olmaması, yatak farklılığı gibi alışkanlıklarınıza özen gösterin. Gündüz uykularından sakının. Sabahları fiziksel egzersiz yapın ve gün içinde egzersizi çoğaldırın ancak uyku zamanı uyarıcı egzersizden kaçının. Uyku hijyenine dikkat edin” dedi.
Uyku bozukluklarının rehabilitasyonunda çok istikametli yaklaşımın ehemmiyetine işaret eden Cinsel Tıp Enstitüsü Başkanı Dr. Cem Keçe; “Uyku bozukluklarında başta kulak-burun-boğaz, nöroloji, psikiyatri, göğüs hastalıkları, iç hastalıkları, fizik rehabilitasyon ve rehabilitasyon bilim dallarından doktorlarla cinsel terapistler beraber çalışmalıdırlar. Zira cinsel işlev bozukluğunun ortaya çıktığı geçici ve kısa süreli uykusuzluklar; hipnotik ilaçlar ve tutumsal tekniklerin sıkça kullanıldığı cinsel terapi uygulamaları ile düzenlenebiliyor. Uyku bozuklukları cinsel meseleler gibidir, birey istemiyle üstesinden gelebileceğine inanırsa muvaffak olabilir, netlikle kader değildir” dedi.